Testis Kanseri’nde retroperitoneal alan denilen bölgedeki tedavinin bir kaç mantıklı gerekçesi vardır:
1. Retroperitoneal bölgedeki lenf bezleri testis kanserinin çoğunlukla ilk olarak metastaz yaptığı bölgedir. Bunun yanında sadece buraya metastaz yapmış ve başka yere yapmamış olma ihtimali de yüksektir. Bunu destekleyen birçok klinik araştırma mevcuttur.
a. Sadece retroperitoneal bölgedeki lenf bezlerini çıkartarak yani RPLND ile hastalık kontrolü sağlanabilir
b. Evreleyici olarak yapılan RPLND ile çıkartılan lenf bezlerinde tümör hücresi yoksa sadece orşiektomi (yani kanserli testisin çıkartılmış olması) kanserin tümüyle temizlenmesi için (kanser kürü) için yeterli olabilir.
Bu cerrahi sonrasında kanserin tekrar etmesi nadirdir, ve genellikle akciğer yayılımı ile ya da serum belirteçlerinin yükselmesi ile kendini gösterir. Bu şekilde sistemik tekrar ortalama %10 vakada olmaktadır. Ve bu tekrarlarda alınan kemoterapi ile hastalıksız yaşam oranı %96-100 seviyesindedir.
2. Kanserli testis çıkartıldıktan sonra, günümüzde radyolojide (örneğin BT, MRI, PET-CT gibi) teknolojik gelişmelere rağmen, %15-40 hastada evreleme yetersiz kalabilir. Yani, yapılan patoloji ve radyolojik araştırmalar testis kanseri için Evre I (testiste sınırlı başka yerde yok) demesine rağmen %20-30 vakada gerçekte Evre II olmaktadır.
Bunun anlamı, Evre I kabul edilip takip edilen Testis Kanseri hastalarında %25 oranında retroperitoneal alanda tekrar kanser gelişimi (relaps) görülmektedir.
3.Tedavisiz bırakılan retroperitoneal metastazlar çoğunlukla hastanın kaybedilmesi ile sonlanır. Takip disiplinine uymayan ve geç dönemde tekrar eden kanserlerde, tekrarın görüldüğü bölge sıklıkla retroperitoneal alandaki lenf bezleridir. Ve bu şekilde geç relaps eden kanserler, kemoterapiye de dirençli olabilmektedir.
Ek tedavi almayıp takip önerilen hastaların takiplerine çok sıkı uymaları gereklidir.
Evre-I Non-Seminom GHT vakalarında, patolojik risk faktörü mevcut ise, Takip uygun değildir. Ya da Takip Protokolüne hastanın disiplinli şekilde uyması zor olabilmektedir.
Bu nedenle ek tedavi daha mantıklıdır. Bu ek tedavi iki şekilde olabilir.
1. Kemoterapi (günümüzde en sık başvurulan yöntemdir)
2. Sinir Koruyucu Robotik Cerrahi ile uygulanan RPLND
Yukarıda “Madde-2”de söz edildiği üzere, Evre-I ve yüksek riskli olarak kabul edilen hastaların %25’inde radyolojik olarak retroperitoneal alandaki lenf bezlerinde tespit edilemeyen kanser metastazı vardır. Bu hastalara direkt Kemoterapi verildiğinde, bunun diğer anlamı, kanser metastazı olmayan diğer %75 hastaya belki de gereksiz yere, uzun dönemde vücuda yan etkileri olan kemoterapi verilmektedir.
Eski dönemde RPLND açık büyük bir karın kesisi ile yapıldığı ve sinir koruma tekniği gelişmediği için, em cerrahi açıdan travmatize ve kozmetik açıdan kötü gözüken, hem de boşalma fonksiyonu etkilendiği için tercih edilmeyen bir cerrahi idi. Buna alternatif olarak, yan etkileri ve %75 oranında boşuna verildiği bilinmesine rağmen, kemoterapi uygulanmakta idi. Halen daha bu yaklaşım çoğunlukla uygulanmaktadır.
Halbuki günümüzde hem Robotik Cerrahi deneyimlerinin gelişmesi ve boşlamayı sağlayan sinirlerin ve lenf bezlerinin anatomik yapısı ve yakınlığı bilinmesiyle. Sadece 4-5 ufak delikten Robotik Cerrah teknolojisi ile sinir koruyucu evreleyici RPLND yapılmaktadır.
Robotik RPLND ile
Hızlı Randevu
Hızlı Randevu
Hastalığınız ile ilgili detaylı bilgi almak için lütfen randevu alınız.
Testis Kanseri ile ilgili bu konulara da bakabilirsiniz.
Hızlı Randevu
Ürolojide prostat, mesane, böbrek ve testis kanserlerinin robotik & laparoskopik cerrahi ile tedavisi
Prof. Dr. Tibet Erdoğru – Üroloji & Robotik Cerrahi | KVKK | Çerez Politikası